alınan Seyyid Muhammed adlı bir Mağrib şehzadesi, annesi Kaptanıderyâ ve Sadrazam Kayserili Halil Paşa’nın ağabeyi Vezir Mehmed Paşa’nın kızıdır. Sarı Abdullah babasını küçük yaşta kaybedince tahsiliyle üvey babası Hacı Hüseyin Ağa ilgilendi. Dönemin Bayramî-Melâmî kutbu İdrîs-i Muhtefî’nin mensuplarından olduğu anlaşılan Hacı Hüseyin Ağa’nın, on beş-on altı yaşlarındayken kendisini Bayramî-Melâmî esnafının faaliyet gösterdiği Kırkçeşme’deki Peştamalcılar Hanı’na götürerek bir “kalbe bakıcı”ya kalbine baktırdığını, bu sırada kalbini bir nurun kapladığını anlatan Sarı Abdullah Efendi böylece ilk tarikat telkinini almış oldu. Bir süre sonra yine üvey babası vasıtasıyla bir cuma namazı çıkışında Ayasofya Camii avlusunda İdrîs-i Muhtefî ile karşılaştı. Bu yıllarda annesinin amcası Halil Paşa’nın himayesinde öğrenimini sürdürdü. Arapça’yı, Farsça’yı, dinî ve edebî ilimleri öğrendi. Hâlid Efendi adlı bir hattattan hüsn-i hat dersleri aldı. Yirmi beş yaşlarında Halil Paşa’nın divitdarı olarak memuriyet hayatına başladı ve çeşitli şehirlerde onunla birlikte bulundu. İdrîs-i Muhtefî’nin vefatından (1024/1615) sonra Hacı Kabâyî Efendi’ye intisap etti. Halil Paşa’nın Osmanlı-Safevî mücadelelerinin devam ettiği ilk sadrazamlık döneminde 1617-1618 yıllarını onun yanında İran sınırındaki şehirlerde geçirdi. 1619 yılı başlarında Halil Paşa ile birlikte İstanbul’a döndü. Bu tarihten Halil Paşa’nın ikinci defa sadrazamlık makamına getirildiği 1036 (1626) yılına kadar muhtemelen paşanın hizmetinde bulunmayı sürdürdü; bu arada eser telif etmeye başladı. Tanınmış eserlerinden Semerâtü’l-fuâd’ı 1033’te (1624) iki ay içerisinde tamamladı. İki yıl sonra Cevâhir-i Bevâhir-i Mesnevî adlı eserini yazmaya girişti. Halil Paşa’nın IV. Murad tarafından ikinci defa sadârete getirilip isyan halinde olan Abaza Paşa’yı itaat altına almak ve İran’la sürmekte olan savaşı barışla sonuçlandırmakla görevlendirildiği dönemde Dîvân-ı Hümâyun tezkirecisi oldu, onunla birlikte Şark seferine çıktı. Sefer sırasında ölen Mehmed Efendi’nin yerine reîsülküttâb tayin edildi. Abaza Paşa ile yapılan müzakerelerden bir sonuç alınamaması ve Ahıska’nın Safevîler’in eline geçmesi üzerine Şâban 1037’de (Nisan 1628) görevinden azledildi. Halil Paşa ve Sarı Abdullah yeni sadrazam Hüsrev Paşa’nın kendilerine bir zarar vereceği endişesiyle tebdilikıyafet ederek gizlice İstanbul’a döndüler. Halil Paşa, daha önceden irtibat halinde olduğu ve muhtemelen İdrîs-i Muhtefî’nin vefatından sonra teberrüken intisap ettiği Aziz Mahmud Hüdâyî’nin yanına sığındı. Sarı Abdullah Efendi evinde gizlendi. Mürşidi Hacı Kabâyî Efendi’nin vefatını azil olayından sonra Erzurum’da sığındıkları bir evin hanımından öğrendiğini, İstanbul’a döndüğünde uzunca bir süre Hacı Kabâyî Efendi’nin yerine geçen zatı aramakla meşgul olduğunu, dostlarının onu kendisine bildirmediklerini söyleyen Sarı Abdullah Efendi, nihayet mürşidinin kabrini ziyaret ettiği bir gün Sütçü Beşir Ağa ile karşılaştı. Halil Paşa’nın ölümü üzerine (1038/1629) hâmisini kaybeden Sarı Abdullah Efendi on yıl sürecek uzlet hayatına çekildi. Bu sırada eser telifiyle meşgul oldu, Mes̱nevî şerhini tamamladı. Şevval 1047’de (Şubat-Mart 1638) rikâb-ı hümâyun reîsülküttâb kaymakamlığına getirildi ve IV. Murad’ın maiyetinde Bağdat seferine katıldı. Bağdat’ın fethi sırasında şehid olan İsmâil Efendi’nin yerine reîsülküttâb tayin edildi. Dönüşte Diyarbekir’de görevinden azledildiyse de (Zilhicce 1048 / Nisan 1639) daha sonra tekrar reîsülküttâb kaymakamlığına getirildi (Şâban 1049 / Aralık 1639). Cevheretü’l-bidâye adlı eserini bu görevi sırasında tamamlayıp IV. Murad’a sundu. Ertesi yıl Anadolu muhasebeciliğine, bir ay sonra cizye muhasebeciliğine tayin edildi. 1053 (1643) yılında Düstûrü’l-inşâ adlı eserini tertip etti. 1059’da (1649) Nasîhatü’l-mülûk’ü yazıp IV. Mehmed’e sundu. 1060 yılı sonlarında (Aralık 1650) piyade mukabeleciliğine, 1065 Muharreminde (Kasım 1654) mensuh mukātaacılığına getirildi. Ahmed Resmî onun bu tarihte mensuh mukātaacılığından azledildiğini, Müstakimzâde ise 1069’da (1658-59) bu göreve getirildiğini kaydeder. Mensuh mukātaacılığı onun son görevi oldu. Son yıllarını Kocamustafapaşa’da Sünbül Efendi Dergâhı yakınındaki evinde ilim, ibadet ve çiçek yetiştirmekle geçiren Sarı Abdullah Efendi 23 Safer 1071 (28 Ekim 1660) tarihinde vefat etti.
Kayıt Sil
Seçili kayıt silinecektir, işlemi onaylıyor musunuz ?
Hesap Numaramız
T. Vakıflar Bankası Konya Şubesi
IBAN
TR33 0001 5001 5800 7292 3132 66
İnternet sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz ve internet sitemize yapacağınız ziyaretleri kişiselleştirebilmek için çerezlerden faydalanıyoruz.
Dilediğiniz halde çerez ayarlarınızı değiştirebilirsiniz. Detaylı bilgi için
tıklayınız